Antonio Gramsci

Antonio Gramsci

Erken Dönem

Gramsci İtalya'da Sardunya adası'nda bulunan Ales'te doğdu. Alt düzey bir memur olan Francesco Gramsci'nin yedi oğlundan biriydi. Babasının ailesi Güney İtalya'ya 15. ve 16. yüzyıllarda göç etmiş Arnavut kökenli bir topluluk olan Arbereshelerdendi. Arnavut kökenleri nedeniyle, Gramsci soyadının bir Arnavut kasabası Gramsh ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Mali zorluklar ve Francesco Gramsci'nin polisle sorunları aileyi Sardunya'da birkaç kasaba değiştirmeye zorladı, sonunda Ghilarza'ya yerleştiler.

Francesco Gramsci, 1898'de zimmetine para geçirmekten tutuklandı ve hapsedildi. Bu durum, Antonio Gramsci'nin okulu terk etmesine ve 1904'te babasının serbest bırakılışına dek çeşitli işlerde çalışmasına neden oldu. Antonio Gramsci'nin sağlık sorunları o zamanlarda başladı: bir çocukluk kazası yüzünden omurilik bozuk oluşumu onu kambur ve azgelişmiş bıraktı. Yaşamı boyunca onu izleyecek dahili hastalıklarda o dönemde başladı.

Gramsci, orta okulu Cagliari'de tamamladı. Cagliari'de, eski bir asker olan ve İtalya'daki görev yaptığı sırada militan sosyalist olan büyük ağabeyi Gennaro ile birlikte kaldı. Ancak, o zamanlar Gramsci sosyalizme sempati duymuyordu. Daha çok; gittikçe yoksullaşan, bu yoksullaşmanın nedenlerini hızla sanayileşen Kuzey İtalya'nın öncelik tanınmasıyla ihmal edilişlerine bağlayan Sardunyalı köylü ve madencilerin acıları ile ilgileniyordu. Kuzeye duyulan bu tepki sonucunda Sardunya milliyetçiliği eğilimleri gösteriyordu.

Torino

Parlak bir öğrenci olan Gramsci, 1911'de Torino Üniversitesi'nde okuyabilmesini sağlayacak bir burs kazandı. Sınava gelecekte mücadele arkadaşı olacak Palmiro Togliatti ile birlikte girmişti. Torino'da edebiyat okudu, dilbilime yakın ilgi duydu. Gramsci geldiğinde Torino bir sanayileşme sürecinden geçiyor, Fiat ve Lancia fabrikaları fakir bölgelerden işçi yapmak için insan taşıyordu. Bu dönemde sendikalar kuruldu ve sınıfsal toplumsal çelişkiler görünür olmaya başladı. Gramsci bu gelişmelerin içinde yer aldı. Sosyalist çevrelerle iletişimde olmasıyla birlikte, büyüyüp yetiştiği Sardunya kültürü ile etkileşimini devam ettirmesini sağlayacak Sardunyalı göçmenlerle de görüşüyordu. Dünya görüşü bu ortamda; Sardunya'da edindiği daha önceki deneyimler ile birlikte İtalya'daki çevresiyle şekillendi. 1913 sonlarında İtalya Sosyalist Partisi'ne katıldı.

Akademik çalışmalarında yetenekli olmasına rağmen, artan siyasi bağlantıları yanında mali sorunlar ve zayıf bünyesi nedeniyle 1915 başlarında eğitimini bıraktı. Eğitimi sırasında yoğun bir tarih ve felsefe bilgisi edindi. Üniversitede Antonio Labriola, Rodolfo Mondolfo, Giovanni Gentile'nin ve en önemlisi, zamanının en saygı duyulan aydını olan Benedetto Croce'nin fikirleriyle tanıştı. Bu düşünürler Labriola'nın "praksis felsefesi" ("philosophy of praxis") adını verdiği bir tür Hegelci Marksizm'i benimsemişlerdi. Gramsci bu terimi daha sonra hapishanede yadığı yazıları sansürden geçirebilmek için sık sık kullanmasına rağmen, bu düşünce akımına karşı ilişkileri kariyeri boyunca hep belirsiz kalacaktı.

1914'den sonra Il Grido del Popolo gibi sosyalist gazetelerdeki yazıları ona dikkate değer bir gazeteci olarak ün kazandırdı. 1916'da Sosyalist Parti resmi yayın organı Avanti!'nin Piedmont baskısının eş-editörü oldu. Açıklıkla yazan verimli bir siyaset kuramı yazarı olarak Gramsci, Torino sosyal ve siyasi yaşamını tüm yönleriyle yazan görkemli bir yorumcu olduğunu kanıtladı.

Gramsci aynı zamanda Torino işçilerinin eğitimi ve örgütlenmesiyle ilgileniyordu. 1916'da ilk kez topluluk karşısında konuşmalar yaptı ve Romain Rolland, Fransız Devrimi, Paris Komünü ve kadınların kurtuluşu gibi konulara değindi. 1917 Ağustos devrimci ayaklanmalarının ardından Sosyalist Parti liderlerinin tutuklanmasıyla Gramsci parti Geçici Komitesine seçildi, ve Il Grido del Popolo editörü oldu. Böylece, Torino'da sosyalist liderlerden biri haline geldi.

Nisan 1919'da Togliatti, Angelo Tasca ve Umberto Terracini ile birlikte, haftalık gazete L'Ordine Nuovo'yu çıkardılar. Aynı yıl Ekim ayında, birçok hizibe bölünmüş olmasına rağmen Sosyalist Parti büyük çoğunlukla 3. Enternasyonal'e katıldı. L'Ordine Nuovo gurubu Lenin tarafından Bolşevikler'e en yakın grup olarak görülüyordu ve aşırı sol Amadeo Bordiga'nın anti-parlamenter programına karşı Lenin'in desteğini almıştı. Parti içi geçerli pek çok taktik arasında, Gramsci grubu temel olarak işçi konseyleri savunusuyla öne çıkıyordu. Bu konseyler, 1919 ve 1920 Torino büyük grevleri sırasında kendiliğinden ortaya çıkmışlardı. Gramsci için bu konseyler, üretimi örgütleme görevinin yönetimini sağlayabilecek uygun araçlardı. Lenin'in "Bütün İktidar Sovyetlere" siyasetiyle aynı konumda olduğuna inanmasına rağmen, Bordiga tarafından Georges Sorel ve Daniel DeLeon fikirleriyle etkilenmiş sendikalist bir eğilim olarak suçlandı. Torino işçilerinin 1920 ilkbaharında yenilgisiyle, Gramsci konseylerin savunusunda hemen hemen tek başına kalmıştı.

İKP'nin Kuruluşu

İşçi konseylerinin ulusal bir harekete dönüşümde başarısızlığı Gramsci'yi Leninist anlamda bir Komünist Parti'nin gerekliliğine inandırdı. L'Ordino Nuovo etrafındaki grup, İtalyan Sosyalist Partisi'nin merkezci önderliği aleyhinde söylemlerde bulundu ve Bordiga'nın "çekimser" hizbiyle ittifak yaptı. Bu gelişmelerin sonucunda, İtalya Komünist Partisi 21 Ocak 1921'de Livorno kentinde kuruldu. Gramsci, Bordiga'nın yardımcısı oldu. Bordiga'nın disiplin vurgusu, merkeziyetçilik ve saflık ilkeleri parti programında Bordiga'nın liderliği yitirdiği 1924'e dek egemen oldu.

1922'de Gramsci yeni partinin bir temsilcisi olarak Rusya'ya gitti. Rusya'da daha sonra evleneceği viyolonselist Giulia Schucht ile tanıştı.

Rusya görevi İtalya'da Faşizm'in gelişine rastladı ve Gramsci, İKP önderliğinin isteklerinini aksine, faşizme karşı sol partilerin birleşik cephesini güçlendirme talimatlarıyla geri döndü. Böyle bir cephenin merkezinde İKP olacak ve bu vasıtayla Moskova bütün sol güçleri kontrol edecekti. Ancak diğerleri bu olası üstünlüğe karşı çıktılar. Sosyalistlerin İtalya'da belli bir geleneği vardı, ancak Komünist Parti oldukça genç bir partiydi ve oldukça radikal görünüyordu. Pek çok kişi, komünistlerce yönlendirilen bir koalisyonun siyasi tartışmalara uzak kalacağı ve bunun bir izolasyona yol açacağını savunuyordu.

1924'de Gramsci İKP başkanı oldu.Venedik seçimlerinde milletvekilli seçildi. Partinin resmi gazetesi L'Unita'yı (Birlik) örgütlemeye başladı. O sırada kendisi Roma'da yaşarken ailesi Moskova'da idi. Ocak 1926 Lyons Kongresi'nde Gramsci'nin İtalya'da demokrasiyi yeniden inşa için birleşik cephe çağrısı tezleri İKP tarafından kabul edildi.

1926'da Bolşevik parti içinde Stalin'in manevraları Gramsci'yi Komintern'e bir mektup yazmaya yöneltti. Bu mektupta Trotsky önderliğindeki muhalefeti eleştiriyor, ayrıca liderin bazı olası yanlışlıklarının da altını çiziyordu. Togliatti parti temsilcisi olarak Moskova'daydı, mektubu okudu ve göndermemeye karar verdi. Bu Gramsci ile Togliatti arasında hiçbir zaman çözüme kavuşmayacak zorlu bir çatışmaya neden oldu.

Hapsedilişi

9 Kasım 1926'da Faşist hükümet Mussolini'nin yaşamına kasdeden bir saldırıyı gerekçe gösterek olağanüstü hal yasalarını yürürlüğe koydu. Gramsci, milletvekili dokunulmazlığına rağmen tutuklandı ve ünlü Roma hapishanesi Regina Coeli'ye götürüldü. Davasında Gramsci'nin savcısı ünlü "Yirmi yıl bu beynin işlemesini durdurmalıyız" ifadesini kullandı. 5 yıl (uzak Ustica adasında) alıkonulma cezası aldı; ertesi yıl 20 yıl hapis cezasına (Bari yakınlarında, Turi'de) çarptırıldı. Yeni yaşam şartları sağlık problemlerini arttırdı, çok az yardım görebileceği tek kişilik bir hücreye kondu. 1932'de İtalya ile Sovyetler Birliği arasında yapılması planlanan Gramsci'yi de etkileyecek siyasi mahkumların değişimi girişimi sonuçsuz kaldı. 1934'de sağlığı ağır şekilde kötüleşti ve Civitavecchia, Formia ve Roma hastanelerine gittikten sonra şartlı olarak özgür bırakıldı. Özgürlüğüne kavuştuktan kısa bir süre sonra 46 yaşında Roma'da öldü; orada Protestan Mezarlığı'na gömüldü.
 

Kaynak:http://www.felsefe.gen.tr/antonio_gramsci_hayati.asp