Nottingham. Robin Hood’un ormana gidişinden bir yıl sonraki güneşli bir Eylül gününün öğleden sonrası. Böylesi güzel bir günde, hayatta olmak çok güzeldi. Ama atıyla şehri dolaşmaya çıkan Şerif pek mutlu görünmüyordu. Duvarın yanında ok ve yayla atış yapan bazı adamlara bakmak için durdu. Hepsi de iyiydi ama, hepsinden iyi olan sakallı iri bir adam vardı. En iyi atışı her zaman o yapıyordu.
Şerif, adamlarından birine “O adama buraya gelmesini söyle” dedi. Son haftalar Şerif için çok kötü geçmişti. Sherwood Ormanı’nda hırsızlar vardı. Zengin kimseler paralarını kaybediyorlardı orada. Hattâ Şerif bile, yanında adamları olmadan oradan geçmeyi sevmiyordu. “Eğer böyle bir adamım olursa kimseden korkmam,” diye düşündü.
Adam geldiğinde, Şerif ona baktı. Onun iri değil, bir dev olduğunu gördü. “Adın ne, kimin adamısın?” diye sordu.
“Reynold Greenleaf,” diye cevap verdi dev, “Kendimden başka kimsenin adamı değilim. Ama isterseniz, sizin adamınız olurum.”
“Benim de isteğim bu,” dedi Şerif. “Yarın kaleye gel. Adamlarım sana ne yapacağını söyler.”