İbrahim Ethem Çelik

İbrahim Ethem Çelik

Haydarpaşa’dan bu yana yirmi saattir yol kat eden,yorgun Toros Ekspresinin ardında sürüklenen son yolcu vagonunun 
kuşetli kompartımanı, Niğde’de doluverdi.

Birbirlerini tanımayan, biri kadın beşi erkek altı yolcu, 
bavulları yerleştirme kargaşası bittikten sonra, kuşetlinin 
pek de rahat olmayan koltuklarına oturdular.

Kadın, oldukça güzeldi. Otuz yaşlarındaydı.Simsiyah 
saçları, oval yüzünün iki yanından dalga dalga omuzlarına 
iniyordu. Dudakları etli, burnu sevimliydi. İnce mavi 
bluzunun altındaki dolgun göğüsleri Newton’un 
yer çekimi yasasına isyan eder gibiydi. Sarı- beyaz 
puanlı kısa eteğinin altındaki biçimli, çorapsız 
bacakları güneşten bronzlaşmıştı. Dirseğini koltuğa, 
elini çenesine dayamış, çağla yeşili gözleriyle 
akıp giden manzarayı seyrediyordu kadın.

Aynı sırada, trenin gidiş istikametine 
ters yönde ve kapının yanında oturan 
adam, kırklarındaydı. Geriye doğru 
taranmış gür saçları grinin tüm tonlarını 
barındırıyordu. Üzerindeki lacivert takım 
elbise oldukça gösterişliydi.

Adamın bakışları bir an kadına doğru 
uzandı. Böylesi güzel kadınları çok 
gördüğünden mi, yoksa kadın profilden 
iyi görünmediğinden mi, bilinmez, 
gözlerini hemen kaçırdı.